Kefernahum


Film herşeyden önce değindiği konularla ve bunu tüm doğallığıyla, gereksiz ağlamaların gereksiz müziklerin arkasına sığınmadan ajitasyona bu kadar açık bir konuyken bunu dozunda yapan bir anlatım tercih ediyor. Film Zain'in anne ve babasından şikayetçi olduğu sahne ile başlıyor. Nasıl yani neden derken film boyunca Zain'in haklılığı iç burkuyor. Dünyanın hiç bir yerinde hiç bir çocuk çocukluğunu yaşayamadan yüzündeki gülümsemeyi kaybetmeyi, çocukça hatalar yapmadan olgunlaşmayı hak etmiyor. Göçmen bir aile içine doğan hiç bir geliri, kimliği olmayan, okul nedir bilmeyen kardeş sayısının kaç olduğu belirsiz, sevgisiz bir ortamdaki Zain, hayatından kardeşinin evlendirilme yada satılma kararına kadar razı iken olanın yanlış olduğunu durumun böyle devam edemeyeceğini görüp tepki gösterecek kadar olgun ve cesaretli. 

Evden ayrılmasıyla yaşamsal sıkıntıların aynı olduğu fakat içinde sevginin, sahiplenmenin, vazgeçmemenin olduğu daha insani bir hikayenin içinde buluyoruz kendimizi. Film boyu yüzü gülmeyen Zain'in lunapark da dahi yüzündeki ifadenin değişmeyişi ve yatakta düşüncelere dalıp sessizce döktüğü gözyaşları sistemlerin, kaderin acımasızlığını o gözyaşlarında boğma isteği uyandırıyor. Yonas'la baş başa kaldıkları zamanlar ise ayrı bir hikaye ayrı bir duygu. Ve tabi ki o sondaki fotoğraf karesi o anı durdurup saatlerce bakabilirdim. Yüzlerce duyguyu barındıran bir an... "Beni dünyaya getirdikleri için" diyerek dava açan ve çocuk sahibi olmanın ona bakmanın, bakabileceğin kadarının sorumluluğunu almanın kutsallığını tahmini 12 yaşındaki çocuğun bilinciyle izliyoruz. Son zamanların en iyi dram filmi.



Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Gülbeyaz (Her bir bölümünde ağladığım o dizi)

MÜKEMMEL Gibi gibi