Kayıtlar

MÜKEMMEL Gibi gibi

Resim
Mükemmel mükemmel mükemmel. “Gibi” itibariyle absürtlük konusunda yeni bir çığır açılmış bulunmakta. Olay tamamiyle sıradan insanların, sıradan günlerinde, sıradan mekanlarda geçmesine rağmen öyle bir hikaye izliyoruz ki arka arkaya gelmesi imkansız diyalogları olağanca sıradanlıkla peş peşe dizilmiş ve normal karşılanmış şekilde kahkahalara boğularak izleyebiliyoruz. Her bölüm ayrı konu olmasıyla ortamlarda “senin favorin hangi bölüm”, “şu diyaloğa öldüm”, “şu laf ne güzel” diye konuşulabiliyor ki bu sözler, diyaloglar şimdide ilerde de hayatlarımızda kalacak cinsten. Komediye bu kadar açken böyle kalitelisini bulmak büyük nimet izlememek ise ımm …. yorum yapmıyorum:) Feyyaz Yiğit ise bütün güzel sıfatların karşılığı diye özetlenebilir:) İlk sezon sonu yorumlarım bunlardı:)

Gülbeyaz (Her bir bölümünde ağladığım o dizi)

Resim
Nerden başlayıp da yazsam bilemedim. Yıllar önce ilkokula giderken izlediğim dizi, olayları yer yer hatırlasam da Kadir ve Gülbeyaz’ın aşkı hafızamda mıh gibi kalmış ki herhangi bir yerde küçük bir yerine denk gelsem bile bir hüznü olurdu ki sonunda baştan sona şu anki bilincimde izledim ve bayıldım bayıldım yine yeniden. Aşkın belki de en güzel işlendiği dizilerimizden biri olabilir. Dram komedi işi olsa dahi her bölüm istisnasız ağladım nedenini bilmeden o dönemlere duyduğum bir özlemden mi yoksa konunun işleniş biçimi mi o eski filtresiz İstanbul görüntüleri mi oyunculukların en küçüğünden büyüğüne doğallığından mı bilemiyorum.  Ne güzel yazılmış her bir karakter boşuna orda değil yüreğe dokunan bir hikâyesi nahifliği var. Gülbeyaz kaptan, Kadir oşinografi okumuş dalgıç, Hami futbolcu olmaya çalışıyor, Tahir önce asker sonra tersane, Zeynep popçu hayranı, Neşe konservatuar okuyor, küçük çocukların okula alışma süreçleri, Kazım müteahhit nahif kötümüz, babaların kaptanlıktan bakkallı

Kefernahum

Resim
Film herşeyden önce değindiği konularla ve bunu tüm doğallığıyla, gereksiz ağlamaların gereksiz müziklerin arkasına sığınmadan ajitasyona bu kadar açık bir konuyken bunu dozunda yapan bir anlatım tercih ediyor. Film Zain'in anne ve babasından şikayetçi olduğu sahne ile başlıyor. Nasıl yani neden derken film boyunca Zain'in haklılığı iç burkuyor. Dünyanın hiç bir yerinde hiç bir çocuk çocukluğunu yaşayamadan yüzündeki gülümsemeyi kaybetmeyi, çocukça hatalar yapmadan olgunlaşmayı hak etmiyor. Göçmen bir aile içine doğan hiç bir geliri, kimliği olmayan, okul nedir bilmeyen kardeş sayısının kaç olduğu belirsiz, sevgisiz bir ortamdaki Zain, hayatından kardeşinin evlendirilme yada satılma kararına kadar razı iken olanın yanlış olduğunu durumun böyle devam edemeyeceğini görüp tepki gösterecek kadar olgun ve cesaretli.  Evden ayrılmasıyla yaşamsal sıkıntıların aynı olduğu fakat içinde sevginin, sahiplenmenin, vazgeçmemenin olduğu daha insani bir hikayenin içinde buluyoruz kendimizi. Fi